Gebeler 'cinayet testi'ne dikkat!

Gebelik süresince Sağlık Bakanlığı tarafından önerilerek yapılan tarama testleri anne ve bebek sağlığını tehdit ediyor. Riskli olan ve yine kesinlik arz etmeyen amniyosentez hem annenin hem de bebeğin ölümüne kadar giden kapıyı aralıyor. Tarama testleri sonucu downlu denilen fakat sağlıklı doğan yüzlerce bebek, bu testlerin birer cinayet testi olduğunu kanıtlıyor.

Gebeler 'cinayet testi'ne dikkat!

 Rahmi YOLCU'nun Haberi

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sıkça dile getirilen kürtaj gerçeği ve “Her kürtaj bir Uludere'dir. Her kürtaj bir cinayettir” cümleleri hafızalardaki tazeliğini korurken, Sağlık Bakanlığı tarafından gebelere önerilen tarama testlerinin binlerce masum cana mal olduğu ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı tarafından anne adaylarına uygulanması talep edilen ikili, üçlü tarama testleri ve amniyosentez operasyonunun binlerce kürtaj ya da düşük ile sonuçlandığı mağdurların ağzıyla doğrulanıyor.

Bebekler için ölüm testi

Gebelik süresince Sağlık Bakanlığı tarafından önerilerek yapılan tarama testleri anne ve bebek sağlığını tehdit ediyor. Yıllardır uygulanan ve hiç gündeme gelmeyen tarama testleri gerçeğini ilk kez Millî Gazete gündeme taşıyor. Bebekte down sendormu tespiti için yapılan, kesinlik arz etmeyen, belli oranlardaki tahminlerle down teşhisi konulan bebeklerin kürtajla alınmasına ve hatta annenin ölümüne kadar giden süreç, yüzlerce downlu denilen sağlıklı bebeğin de yaşama hakkına son veriyor.

Hem Anne, Hem Bebek Ölümlerine Neden Oluyor

Gebeliğin 11-14. haftaları arasında yaptırılan ikili tarama testinin duyarlılığı yüzde 70. Üçlü tarama testinin duyarlılığı ise yüzde 65. İkili ve üçlü tarama testlerinin riski pozitif çıkarsa (1/250'nin altındaysa) amniyosentez uygulanıyor. Riskli olan ve yine kesinlik arz etmeyen amniyosentez hem annenin hem de bebeğin ölümüne kadar giden kapıyı aralıyor. Tarama testleri sonucu downlu denilen fakat sağlıklı doğan yüzlerce bebek, bu testlerin birer cinayet testi olduğunu kanıtlıyor.

“Hukuksal olarak bu testleri yapma zorunluluğumuz var”

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ercan Kayacan, “Bu testler yapılmadığında ve çocuk down sendromlu doğduğunda aile doktoru mahkemeye verebiliyor ki bunun örnekleri var. O yüzden doktorlar bu testi hastalarına önermek zorundalar” dedi.

Bir İğne Üç Can Aldı

Amniyosentez sonucu anne ve bebek ölümleri de yaşanıyor. 4 aylık hamile anneye yapılan tarama testine göre bebek yüzde 60 down sendromlu çıkınca doktorlar amniyosentez testi istedi. Ancak amniyosentez sırasında anne de bebek de öldü. Bebeğin down sendromlu olmadığı anlaşılınca talihsiz baba yıkıldı. 2013 yılında Eren Buzpınar ve Hatice Demet Buzpınar çifti ikiz bebek beklerken amniyosentez sonucu hayatları kararmış.

Downlu denildiği Halde sağlıklı doğdular

Bebeği için hastane hastane dolaşan ve çaldığı her kapıdan aynı cevabı alan Bahar Sakın, doktorların, “İstersen bebeğini alabiliriz” demesine karşın kürtaj yaptırmadı. Down sendromlu denilen, hatta yaşamasına ihtimal verilmeyen Umut bebek, sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi. Bir başka mağdur aile Bülent ve Senem Erdoğan çifti. Oğulları Mustafa Rıfat. Down sendromu teşhisi konulmasına rağmen sağlıklı bir şekilde doğdu.

Anne adayları için her hastanede önerilmesi zorunlu olan tarama testleri hem annenin hem de bebeğinin sağlığını tehdit ediyor. Gebeliğin belli dönemlerinde yaptırılan tarama testleri sonucu ya aile kürtaj kararı alıyor ya da tarama testinin riskleri sonucu bebek düşüyor. Kürtaj kararı almayan ve bebeği düşmeyen birçok ailenin downlu denilen bebekleri sağlıklı bir şekilde dünyaya geliyor.

Amniyosentez Operasyonu Hem Anne Hem Bebek İçin Tehdit

Gebeliğinin belli dönemlerinde tavsiye edilen ikili ve üçlü tarama testlerinin duyarlılığı yüzde 65 ile 70 oranında değişiyor. Yani bu testler kesinlik arz etmiyor. Down sendromlu teşhisi konulup da sağlıklı doğan bebek sayısı azımsanmayacak kadar çok. Amniyosentez testi ikili ve üçlü tarama testlerinin riski pozitif çıkarsa (1/250'nin altındaysa) yapılıyor. Amniyosentez oldukça riskli bir operasyon. Amniyosentezde, anneye karnından yapılan iğneyle rahme ve buradan da korion zarından geçilerek bebeğin içinde yüzdüğü amniyon sıvısına ulaşılıp, bir miktar sıvı alınıyor. Bu operasyon esnasında en az yüzde 1 oranında bebeği kaybetme riski bulunuyor. Yani bu ameliyata giren her yüz anneden en az 1 bebeğini düşürüyor.

Binlerce Can Aldı

Türkiye'de yaklaşık 100 bin down sendromlu birey var. Her 800 gebelikten 1'i down sendromlu bebek doğumu ile sonuçlanıyor. Buna karşın istatistiklere bakıldığında her 800 amniyosentez operasyonundan en az 8'inde gebeler düşük yapıyor. Veriler karşılaştırıldığında her 800 amniyosentezde en az 7 sağlıklı bebek down sendromlu denilerek alınıyor. Türkiye'deki doğum oranlarına bakıldığında yıllardır yapılan bu testlerin binlerce sağlıklı bebeğin canına mal olduğu görülüyor.

Kesin Sonuç Yok Ama Kesin Cinayet Var

İkili tarama testi ya da 11-14 hafta testi olarak da bilinen ilk trimester tarama testi down sendromu ve trizomi 18 adı verilen kromozomal anomaliye sahip bebekleri saptıyor. Tüm tarama testlerinde olduğu gibi bu test de tanı koydurmuyor. Sadece hastalık açısından yüksek risk altındaki bebekleri işaret ediyor. Testin yüzde 70 duyarlılığı var. Üçlü tarama testi down sendromu (trizomi 21), nöral tüp defekti ve trizomi 18 adı verilen genetik hastalığın anne karnındaki bebekte olma olasılığını saptayan bir kan incelemesidir. 16-18. haftada yapılan bu testin yüzde 65 duyarlılığı var. Bu da ikili tarama testi gibi kesin sonuç vermiyor. Amniyosentez bütün bu testlerin riskli olması durumunda ve değerler 1/250 altında olursa öneriliyor. Sonucu kesin olmakla beraber yüzde 1 ile 5 arasında bebeği kaybetme riski var.

“İkili testin yüzde 30, üçlü testinin yüzde 35 yanılma payı var”

Tarama testleri hakkında gazetemize bilgi veren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ercan Kayacan, bu testlerin tıbbi, hukuksal ve insani olmak üzere üç boyutta incelenmesi gerektiğini söyleyerek şunları söyledi; “İkili ve üçlü tarama testleri bebek anne karnındayken yapılan tarama testleridir. Anne karnındaki bebekte var olabilecek bazı kromozomal hastalıkların tespiti için anneden alınan kan örneği ile yapılır. Bu kromozomal hastalıkların başında down sendromu gelir. Bu testler kesinlik arz etmez. Sadece risk tahmini sunar. İkili ve üçlü testler sonrası gerekli görülmesi halinde yapılan amniyosentez (bebeğin içinde yaşadığı sudan tahlil için örnek alınması işlemi) belli riskler taşır. Bu söylediklerim işin tıbbi yönüdür.”

“Hukuksal zorunluluk var”

 “Testlerin bir de hukuksal boyutu var. Hukuksal olarak bu testleri yapma zorunluluğumuz var. Yasa koyucular bunu doktorlara şart koşuyor. Bu testler yapılmadığında ve çocuk down sendromlu doğduğunda aile doktoru mahkemeye verebiliyor ki bunun örnekleri var. O yüzden doktorlar bu testi hastalarına önermek zorundalar. Ben şahsen hastalarıma bu tarama testlerini öneriyorum çünkü hukuksal olarak bu bizden isteniyor. Aileye bu testlerin sonucunda karşılaşabilecekleri durumlar ile ilgili bilgi veriyor, down sendromunun ne olduğunu ayrıntısı ile anlatıyor, anne karnında iken herhangi bir tedavisinin olmadığını,böyle bir durumda yasal olarak down sendromlu bir bebek istemediklerinde bebeği aldırma haklarının olduğunu anlatıyoruz. Kararı aile veriyor.”

“Bu testlere müthiş bütçeler ayrılmakta”

 “Olayın tıbbi ve hukuksal yönünün yanında bir de insani yönü var. Etik açıdan down sendromlu çocukların alınması doğru değildir. Her ne kadar yasalar tersini söylese de bir bebeğin yaşama hakkına son verilmesi kimsenin hakkı olmamalı. Ben bunu ne ahlaki ne de insani görmüyorum. Vurgulamak istediğim bir konu daha var. Son dönemlerde özellikle Kadın Doğum uzmanları olarak tartıştığımız konulardan biri de bu tarama testlerinin ekonomik boyutudur. Dünya genelinde yapılan bu testlere müthiş bütçeler ayrılmaktadır. Hem bireysel hem de devlet ekonomisi açısından bir hayli maliyete sebep olan bu testlere ayrılan ödeneklerin doğacak olan down sendromlu bebeklerin tıbbi, sosyal ve mesleki eğitimlerine aktarılması teklif edilmektedir.”

“Kürtaj diye bir şey dinimizde yok”

Olayın fıkhi boyutunu değerlendiren Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Ahmet Efe, “Bu tür tarama testleri sonucunda çocukların sakat ya da hastalıklı denerek alınması dinimizce uygun görülmemiştir. Kürtaj diye bir şey dinimizde yok. Bu haramdır. Çocuğun engelli olarak doğması Allah'ın takdiridir. Aile bu konuda bir tasarrufa sahip değildir. Hele de bu testlerin doğruluğunun şüpheli olduğu düşünüldüğün de kesinlikle böyle bir işe kalkışılmamalı” diye konuştu.

Down sendromlu denen Mustafa Rıfat 3 yaşında!

Bir başka mağdur aile Bülent ve Senem Erdoğan çifti. Anne Senem Erdoğan yaşadıklarını tek tek anlattı gazetemize. Oğulları Mustafa Rıfat. Down sendromu teşhisi konulmasına rağmen sağlıklı bir şekilde doğdu. Yaşadıklarını şu şekilde özetliyor Senem Erdoğan: “Hamileliğimin 11. Haftasında ikili tarama testini bir devlet hastanesinde yaptırdım. Çocuğumun down sendromlu olma riskinin yüksek olduğunu söylediler. Benim yaşımda ki 50 kadından birinde bu değerlerle böyle bir bebek dünyaya getirebileceğimi söylemişlerdi ve canımı sıkmışlardı. .Ne yapacağımı bilmeden çıktım hastaneden. Bundan sonra hayatım değişti. Hamileliğimin 8. Ayında doğumum gerçekleşti ve çocuğumun sağlıklı doğduğunu söylediler. Çok mutlu olmuştum. Adını Mustafa Rıfat koyduk. Şimdi 3 yaşına girdi ve gayet sağlıklı.

“Yaşamaz dediler sağlıklı doğdu”

Bebeği için down sendromu teşhisi konulan ama bebeğini kürtaj ile aldırmaya yanaşmayan ve sağlıklı bir bebekle karşılaşan annelerden birisi Bahar Sakın. Bebeği için hastane hastane dolaşan ve çaldığı her kapıdan aynı cevabı alan Bahar Sakın, doktorların “İstersen bebeğini alabiliriz” demesine karşın kürtaj yaptırmadı. Down sendromlu denilen, hatta yaşamasına ihtimal verilmeyen Umut bebek, sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi. Bu dönemde yaşadıklarını gazetemize anlatan Bahar Sakın şunları söyledi: “2013'ün Ocak ayında Okmeydanı SSK Hastanesi'ne rutin taramalardan biri olan ikili tarama testini yaptırmak için gittim. Şuan net rakamı hatırlamasam da ense kalınlığının normalin çok üstünde olduğunu, kan değerlerimle beraber değerlendirdiklerinde riskin 25/1 gibi yüksek bir değer olduğunu söylediler. Başka hastanelere gittim, ardından Amniyosentez yaptım fakat sonuç değişmedi.

Ailemin yanına Norveç'e gittim. Norveç'e gitmeden önce Antalya ve Ankara'da iki hastaneye daha gittim. Sonuçlar aynıydı. Ankara'daki doktorlar çocuğumun kafatasının problemli olduğunu, bacak boyunun haftasına göre aşırı kısa olduğunu, böbreklerinden birinin diğerinin iki katı olduğunu ve su birikmesi olduğunu, doğsa dahi yaşama ihtimalinin çok düşük olduğunu söylediler. Kimseyi dinlemedi ve çocuğumu doğurdum. Çocuğum denildiği gibi downlu değil sağlıklı olarak doğdu. İsmini Umut koyduk. Çünkü umudumuz oldu o bizim.”

Amniyosentez Üç Cana Mal Oldu

Tarama testlerinin yüzlerce mağduru var. Bunlardan biri Eren Buzpınar. Amniyosentez sonrası eşini ve bebeklerini kaybeden Eren Buzpınar'ın hayatı doktorunun tarama testlerini tavsiye etmesiyle altüst olmuş. Eşi Hatice Demet Buzpınar ile ikiz bebekleri olacağı müjdesini alan çiftin tarama testlerinin ardından bebeklerden birinde down sendromu olduğu öğreniyor. Çiftin doktoru isterlerse downlu bebeğin gelişimini kalbine yapılacak bir iğne ile durdurabileceklerini söylüyor. Aile uzun bir düşünme aşamasından sonra doktorların bu tavsiyesini kabul ediyor. Anne karnındaki down olduğu söylenen bebeğin gelişimi iğne ile durduruluyor. Eren ve Hatice Demet Buzpınar çifti evlerine dönüyor. Aynı gün ateşi yükselen Hatice Demet Buzpınar eşi tarafından hastaneye kaldırılıyor. Doktorlar anneyi ameliyata alıyor, ameliyat esnasında Eren Buzpınar'a eşinin enfeksiyonunun tüm rahmini kapladığını ve anne rahmini almaları gerektiği söyleniyor. Eren Buzpınar eşinin sağlığı için bu teklifi kabul ediyor. Fakat ikiz bebekleriyle sağ salim bir şekilde girdiği hastaneden Hatice Demet Buzpınar'ın, cenazesi çıkıyor. Buzpınar ailesinin başına gelenler, amniyosentezin tehlikesini gözler önüne seren sadece bir örnek.

Yorum Yap

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı!
CHP'den eksik ama doğru tohum hamlesi

CHP'den eksik ama doğru tohum hamlesi

2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.

Bayer insanlığı kanser yaptığını kabul etti

Bayer insanlığı kanser yaptığını kabul etti

Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.

GDO'lu tohum yok cümleleri yalanmış, işte gerçekler

GDO'lu tohum yok cümleleri yalanmış, işte gerçekler

Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.

Meyve ve sebzelerdeki büyüme hormonuna dikkat

Meyve ve sebzelerdeki büyüme hormonuna dikkat

Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.

Şeker ve şekerli içecekler kanser riskini artırıyor

Şeker ve şekerli içecekler kanser riskini artırıyor

Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.

Gerçekler er geç ortaya çıkar: İşte ilginç bir araştırma

Gerçekler er geç ortaya çıkar: İşte ilginç bir araştırma

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı

'Aflatoksin içermeyen süt bulamadım'

'Aflatoksin içermeyen süt bulamadım'

Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.

Yerli sığır ırklarımız ve sağlıklı süt

Yerli sığır ırklarımız ve sağlıklı süt

Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.

Gıda Hareketi bir kez daha haklı çıktı

Gıda Hareketi bir kez daha haklı çıktı

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.